Yeni başlayanlar için Forex ticareti Bölüm 6: Tüketici talebi göstergeleri
Yeni başlayanlar için Forex ticareti Bölüm 4: Temel analiz, Oranlar
Döviz Kuru ve Enflasyon
Enflasyon (Inflation) ekonomik süreçlerin gelişiminin en önemli göstergesidir ve döviz piyasaları (Currency Markets) için en önemli kriterlerden biridir. döviz tacirleri (Currency Traders) enflasyon verilerini (Inflation Data) takip etmektedir.
Forex piyasası perspektifinden, enflasyon (Inflation) etkisi doğal olarak faiz oranları (Interest Rates) ile olan ilişkisi üzerinden algılanmaktadır.
Çünkü enflasyon (Inflation) fiyat seviyelerini (Price Levels) değiştirir, bu da finansal varlıklardan elde edilen gelirin gerçek getirilerini (Real Returns) değiştirir.
Bu etki genellikle gerçek faiz oranları (Real Interest Rates) kullanılarak ölçülür, ki bu oranlar geleneksel nominal faiz oranlarından (Nominal Interest Rates) farklı olarak genel fiyat artışlarından kaynaklanan para değer kaybını hesaba katar.
Enflasyon artışı, gerçek faiz oranını (Real Interest Rate) azaltır çünkü elde edilen gelirden bir kısmı fiyat artışını karşılamak için düşülmelidir ve bu da alınan faydalarda (mallar veya hizmetler) herhangi bir gerçek artış sağlamaz.
Enflasyonu resmi olarak hesaba katmanın en basit yolu, nominal oranı (Nominal Rate) I ile enflasyon katsayısını (Inflation Coefficient) p (yüzde olarak da verilmiş) gerçek faiz oranı (Real Interest Rate) olarak değerlendirmektir,
r = i – p
Bariz nedenlerden dolayı, hükümet tahvil piyasaları (Government Securities Markets) (bu tür tahvillerin faiz oranları ihraç sırasında sabitlenir) enflasyona (Inflation) çok duyarlıdır, bu da bu araçlara yatırım yapmanın faydalarını yok edebilir.
Enflasyonun (Inflation) hükümet tahvil piyasaları (Government Securities Markets) üzerindeki etkisi, onlarla yakından ilişkili olan döviz piyasalarına (Currency Markets) kolayca aktarılır: belirli bir para birimi cinsinden tahvillerin (CRS) artan enflasyon (Inflation) nedeniyle satılması, bu para biriminde (CRS) nakit piyasasında bir fazlalığa yol açar ve dolayısıyla onun düşmesine – döviz kuru (Exchange Rate) düşüşüne neden olur.
Ek olarak, enflasyon oranı (Inflation Rate) ekonominin “sağlık” durumunun en önemli göstergesidir ve bu nedenle merkez bankaları (Central Banks) tarafından dikkatle izlenmektedir.
Enflasyonla (Inflation) mücadele etmenin tek yolu faiz oranlarını (Interest Rates) artırmaktır. Faiz oranlarının yükselmesi, nakdi işletme cirosundan bir kısmını saptırır; finansal varlıklar daha çekici hale gelir (kârlılıkları faiz oranları (Interest Rates) ile birlikte artar), krediler daha pahalı hale gelir; sonuç olarak, üretilen mallar ve hizmetler için ödenebilecek para miktarı düşer ve dolayısıyla fiyat artış hızı da azalır.
Bu merkez bankası faiz kararı (Central Bank Rate Decisions) ile olan yakın ilişkisi nedeniyle, döviz piyasaları (Foreign Exchange Markets) enflasyon göstergelerini (Inflation Indicators) yakından takip etmektedir.
Elbette, enflasyon seviyelerindeki (Inflation Levels) bireysel sapmalar (bir ay, bir çeyrek) merkez bankalarının (Central Banks) faiz oranlarını (Interest Rates) değiştirmesi şeklinde tepki vermesine neden olmaz; merkez bankaları (Central Banks) bireysel değerler değil, eğilimleri takip eder.
Örneğin, 1990’ların başındaki düşük enflasyon (Inflation), FED’in indirim oranını %3’te tutmasına izin verdi ve bu ekonomik toparlanma için iyiydi.
Ama sonunda, enflasyon göstergeleri (Inflation Indicators) döviz piyasaları (Currency Markets) için önemli kriterler olmaktan çıktı. Nominal indirim oranı (Nominal Discount Rate) küçük olduğu ve bunun gerçek versiyonu (Real Version) genellikle %0.6’ya ulaştığı için, bu, piyasalarda sadece enflasyon endekslerinin (Inflation Indices) yukarı yönlü hareketinin anlamlı olduğu anlamına geliyordu.
ABD indirim oranındaki düşüş trendi, FED’in önleyici anti-enflasyon önlemi kapsamında, federal fon oranıyla birlikte Mayıs 1994’te yalnızca yükseltilerek kırıldı. Gerçi, o zamanlar oranları yükseltmek doları destekleyemezdi.
Enflasyonun (Inflation) ana yayınlanan göstergeleri Tüketici Fiyat Endeksi (CPI), Üretici Fiyat Endeksi (PPI) ve GSYİH deflatörü (GDP Deflator) ( GSYİH İmplicit Deflator )dır. Her biri ekonomideki fiyat artışının genel resmini ortaya koyar.
Döviz Kuru ve Enflasyon
Ekonomik göstergelerdeki değişikliklerin anlamını doğru şekilde anlamak ve bunların döviz piyasalarına (Foreign Exchange Markets) etkilerini değerlendirmek, ekonominin döngüsel davranışını dikkate almadan mümkün değildir.
Finansal süreçlerin döngüsel olarak geliştiği bilinir: büyüme, mutlaka bir durgunlukla, ardından toparlanma ve yeni bir büyümeyle devam eder.
Belirli bir göstergedeki aynı değişiklik, gözlemlendiği ekonomik döngünün hangi aşamasında olduğuna bağlı olarak tamamen farklı ekonomik anlamlara (ve dolayısıyla finansal sonuçlara) sahip olabilir.
Bu tür bir değişikliğin döviz kuru (Exchange Rate) üzerindeki beklenen etkisi, finansal otoritelerin ekonominin durumunu göz önünde bulundurarak döngüsel davranışını dikkate alarak düzenleyici kararlar almaları nedeniyle bu durumlarda tam tersi olabilir. Kavram bilgisi
Ekonomik döngü (Economic Cycle), diğer adıyla iş döngüsü (Business Cycle), ekonominin doğal bir gelişim (büyüme) biçimidir.
Ekonomik gelişimin dinamiklerini göz önünde bulundurarak, üç ana aşama vardır:
– Durgunluk (Recession) iş faaliyetlerinde azalma, üretimde, istihdamda ve gelirde düşüş olup, ekonomik düşüşün derecesine göre kriz ve depresyon olarak ayrılır;
– Toparlanma (Recovery) ekonomik faaliyette artış, piyasa koşullarının iyileşmesi, durgunluk sırasında düşen üretimin önceki seviyelere yükselmesidir;
– Genişleme (Expansion) toparlanma aşamasından sonra ekonomik büyümenin devamıdır, genellikle önceki döngüde elde edilen yeni maksimum çıktıyı aşana kadar sürer.
Genişleme aşaması bazen birkaç döngüyü içerebilir, bu durumda bunlara büyüme döngüleri (Growth Cycles) denir.
Her ekonomik gösterge bir şekilde döngüsel davranış sergiler.
Bu göstergelerin döngülerinin bireysel özelliklerini zaman parametreleri ve düşüşlerin büyüklüğü açısından oranlarını dikkate almak yeterlidir.
Göstergelerin doğasına (Nature of Indicators) ve genel ekonomik dinamiklerle olan bağlantılarına bağlı olarak, genellikle pro-sikliksel (Procyclical) göstergeler (bunların seyri ekonomik büyümenin genel yönüyle örtüşür – ekonomik büyüme ile birlikte kurumsal karlar artar), kontrendikliksel (Counter-Cyclical) göstergeler (bunlar genel büyümeye ters yöneliktir – ekonomi düştüğünde işsizlik artar) ve asikliksel (Acyclical) göstergeler (bunların davranışı döngü içinde çok az değişir) ayrılır.
Bu özelliğe göre bazı göstergelerin kısa bir sınıflandırması aşağıdaki tabloda verilmiştir.
Göstergeler, ekonomik süreçlerin çeşitli yönlerini belirlemek ve dikkate almak için oluşturulduğundan, bunların davranışları da kendine özgüdür.
Özellikle, belirli bir göstergenin genel trende göre önde mi yoksa ekonomik döngünün ana seyri gerisinde mi kaldığını bilmek önemlidir.
Bu temelde, en bilinen göstergeler aşağıda gösterildiği gibi sınıflandırılmıştır.
Amerika Birleşik Devletleri’nde, ekonomik döngüleri takip eden ve dönüş noktalarını belirleyen özel bir hükümet dışı araştırma kuruluşu olan Ulusal Ekonomik Araştırma Bürosu (NBER – National Bureau of Economic Research) bulunmaktadır.
Bunun kolay bir görev olmadığı gibi, farklı göstergelerin döngüleri zaman açısından birbirlerine göre kaymıştır.
Bu göstergeleri kullanarak küresel ekonomik döngüyü izlemek ve ona nesnel özellikler kazandırmak çok önemlidir çünkü ekonomik faaliyetteki birçok katılımcı, iş planlarında bu döngüye göre hareket edecektir.
NBER yöntemine göre, bir durgunluk (recession), gerçek GSYİH’nin (GDP) iki çeyrek üst üste düşmesiyle başlar. Ancak bu tür bir düşüş, göstergeler sıklıkla ana trendden sapabileceği için tek başına bir durgunluğu zorunlu kılmaz.
Diğer birçok gösterge, eğilimin genel değerlendirmesini oluşturmak için dahil edilir ve bu eğilim, çoğu araştırmacı ve uygulayıcı tarafından kabul edilir.
Aynı zamanda, ekonomik göstergelerin kendilerinin (GSYİH (GDP), sanayi üretimi (Industrial Production), ticaret dengesi (Trade Balance) vb.) en önemli değeri değil, aydan aya, çeyrekten çeyreğe ve daha uzun vadede yıldan yıla olan değişiklikleridir. Ekonomik durumun iş sonuçları üzerindeki etkisi, üreticilerin ve tüketicilerin ruh hali ve faaliyetlerindeki değişikliklerde bu değişikliklerde en net şekilde ifade edilir.
Pro-sikliksel (Procyclical) | Anti-sikliksel (Anticyclical) | ||
Güçlü ilişkili | Zayıf ilişkili | Kontrendikliksel (Counter-Cyclical) | Asikliksel (Acyclical) |
Kümülatif Üretim (Cumulative Output) ve ekonominin sektörlerine göre üretim İşletme Karları (Business Profits) Para Agrega Para Hızı (Velocity of Money) Fiyat Seviyesi (Price Level) Kısa Vadeli Faiz Oranları (Short-Term Interest Rates) | Hızlı Tüketim Malları (FMCG) Tarım Üretimi (Agricultural Production) Doğal Kaynak Çıkartımı (Natural Resource Extraction) Uzun Vadeli Faiz Oranları (Long-Term Interest Rates) | Tamamlanmış Malların Stokları (Stocks of Finished Goods) Hammadde ve Malzeme Stokları (Stocks of Raw Materials and Supplies) İşsizlik Oranı (Unemployment Rate) Borc Oranı (Bankruptcy Rate) | Ticaret Dengesi (Trade Balance) |
Öncü Göstergeler (Leading Indicators) | Gecikmeli Göstergeler (Lagging Indicators) | Eşzamanlı Göstergeler (Coinciding Indicators) |
Çalışma Haftası Uzunluğu (Workweek Length) Yeni İşletme Sayısı (Number of New Businesses) Konut Başlangıçları (Housing Starts) Borsa Endeksleri (Stock Market Indices) Kurumsal Karlar (Corporate Profits) Para Arzındaki Değişim (Change in Money Supply) Stoklardaki Değişim (Change in Stocks) | Uzun Vadeli İşsiz Sayısı (Number of Long-Term Unemployed) Yeni İşletmelere ve Üretim Araçlarına Harcanan Harcama (Spending on New Enterprises and Means of Production) Ücret Birim Harcaması (Unit Spending on Wages) Ticari Bankaların Ortalama Faiz Oranları (Average Interest Rates of Commercial Banks) | GSYİH (GDP) İşsizlik Oranı (Unemployment Rate) Sanayi Üretimi (Industrial Production) Kişisel Gelir (Personal Income) Üretici Fiyatları (Producer Prices) Resmi Faiz Oranları (Official Interest Rates) Reklam Başvuruları (Advertising Applications) |
Ekonomik döngülerin ikna edici genel bir teorisi yoktur, tıpkı bunlara yol açan nedenler konusunda bir fikir birliği olmaması gibi. Ekonomik dalgalanmaların başlıca nedenleri olarak çeşitli ekonomik teoriler, örneğin:
- – Ekonomiye yönelik dürtüsel etkiler, ekonomik şoklar, teknolojik kaymalar, yeni hammadde kaynaklarının keşfi, hammadde fiyatlarında büyük değişiklikler, siyasi şoklar gibi;
- – Hammadde stoklarında planlanmamış artış, üretime yatırım;
- – İşçi ilişkileri, sendikaların iş güvencesi ve ücretler için mücadelesi.
Bu tür fenomenleri dikkate almak basit bir mesele olamaz.
Uzun zamandır iyi anlaşılan temel şey, döngülerin ekonomik gelişimin içsel nedenleri tarafından üretilen kaçınılmaz bir fenomen olduğu ve ekonomik gelişimin bütünsel itici güçleri arasında yer aldığıdır.
Bu nedenle, tüm medeni ülkelerde ekonominin döngüsel gelişim parametrelerini takip etmek ve tahmin etmek en önemli devlet fonksiyonu olarak gerçekleştirilmektedir.
Ekonomik Büyüme Göstergeleri, Gayri Safi Yurtiçi Hasıla
Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYİH – Gross Domestic Product), belirli bir süre zarfında ülkede faaliyet gösteren tüm üreticiler tarafından yaratılan katma değer miktarının genel göstergesidir.
GSYİH, ekonominin gücünün (veya tersine, durgunluk dönemlerinde zayıflığının) geniş bir göstergesidir. Döviz kuru (Exchange Rate) ile bağlantısı her zaman açıktır ve oldukça doğrudur – GSYİH ne kadar güçlü büyürse, ulusal para birimi o kadar güçlü olur.
Döviz piyasaları (Currency Markets) için bu, başlıca göstergelerden biridir. Ana ekonomilerin büyüme göstergelerinin yayınlanmasına ve düzeltilmiş (güncellenmiş) değerlerine tepki oldukça belirgin olabilir.
GSYİH tanımı, makroekonomi ders kitaplarında bilindiği gibi, tüketim ve gelir bileşenleri için çift giriş sağlar:
GSYİH = C + I + G + NE = PI + PR
Burada C – Tüketim (Consumption), I – Yatırım (Investment), G – Hükümet Harcamaları (Government Spending), NE – Net İhracat (Net Exports – Exports – Imports), PI – Kişisel Gelir (Personal Income), PR – Sahiplerin Karları (Profits Owners) anlamına gelir.
GSYİH, hem nominal (cari fiyatlarda) hem de sabit dönemdeki fiyatlarla (Gerçek GSYİH (Real GDP)) hesaplanır.
Nominal GSYİH’nın Gerçek GSYİH’ya oranı GSYİH deflatörü (GDP Deflator); bu aynı zamanda enflasyon göstergeleri (Inflation Indicators) arasında yayımlanan bir göstergedir.
GSYİH’ye ek olarak, buna anlamca yakın olan Gayri Safi Milli Hasıla (GNP) göstergesi de kullanılır; bu gösterge, belirli bir ülkenin sakinlerinin, nerede bulunduklarına bakılmaksızın, ulusal sınırlar içinde veya dışında ürettikleri mal ve hizmetlerin toplam üretimini dikkate alır.
GSYİH verileri çeyrek dönemlerde yayımlanır; ABD için yaygın yayın zamanı, çeyreğin bitiminden sonraki ayın 20’sidir.
Sonraki iki ay içinde, göstergenin revize edilmiş (düzeltilmiş) değerleri yayımlanır. Yarıyıl verileri üç yıl sonra kadar güncellenebilir.
Ekonomik döngülerin dinamiklerini GSYİH (GDP) açısından analiz ederken, demografik faktörler veya dünya savaşları gibi çok uzun vadeli olanlardan, ekonomide dengesizliklere neden olan daha kısa vadeli nedenlere kadar çok farklı ölçeklerde fenomenleri dikkate almak gerekir.
Üretim Sektörü Göstergeleri
Sanayi Üretimi (Industrial Production)
Sanayi Üretimi (IP – Industrial Production), sanayi, madencilik ve enerji tedarikindeki üretim tesislerinin çıktısını ölçer.
Bu, tüm ekonomik büyüme göstergeleri üzerinde doğrudan etkisi olduğu için döviz piyasası (Foreign Exchange Market) için önemlidir ve bu nedenle finansal politikayla yakından ilişkilidir.
IP’nin (Industrial Production) gelişmesi, ekonominin genel olarak güçlenmesi anlamına gelir; bu da ülkenin küresel ekonomideki konumunun güçlenmesiyle sonuçlanmalı, bu da ülkenin mallarının dünya pazarındaki rekabet gücünün artmasına ve dolayısıyla ticaret dengesinin (Trade Balance) ve ulusal para biriminin döviz kurunun (Exchange Rate) yükselmesine yol açmalıdır.
IP endeksi aylık olarak yaklaşık 15. gün civarında yayımlanır.
Kapita Kullanım Oranı (Capacity Utilization)
Kapita Kullanım Oranı (CAPU – Capacity Utilization), toplam sanayi üretiminin, sanayilerin toplam verimlilik değerine (potansiyel çıktı) oranıdır.
Bu gösterge, döviz piyasası (Foreign Exchange Market) için büyük önem taşır çünkü iş döngüsünün dinamikleriyle olan yakın bağlantısı sayesinde, merkez bankası (Central Bank) politikalarında olası gelecekteki kararları öne süren piyasaya ek bir kriter sağlar.
Dayanıklı Tüketim Malları Siparişleri (Durable Goods Orders)
Dayanıklı Tüketim Malları Siparişleri (Durable Goods Orders) göstergesi, ömrü 3 yıldan fazla olan dayanıklı mallar için üretim siparişlerinin istatistiklerini kapsar (arabalar, mobilya, buzdolapları, mücevher vb.).
Sektör bazında siparişler, metal işleme (birincil metaller), makine mühendisliği, elektrik ekipmanları ve ulaşım olmak üzere 4 ana kategoriye ayrılır.
İstatistiklerde büyük askeri siparişlerin etkisini hariç tutmak için savunma/dışsavunma dışı ayrı tutulur.
Gösterge önemlidir çünkü döviz piyasası (Foreign Exchange Market) için tüketici güveninin bir göstergesidir.
Yüksek değerli ürünler için büyük hacimli siparişler, tüketicinin para harcama istekliliğini gösterir, bu da üretimi teşvik eder ve dolayısıyla ekonominin diğer göstergelerini de olumlu etkiler.
Bu nedenle, dayanıklı mallar (Durable Goods) üzerine yüksek veriler, döviz kurunu (Exchange Rate) güçlendiren bir faktördür.
Stok Göstergeleri (Inventory Indicators)
Stokların (Stocks) dinamiklerini ve satış hacimleriyle (Sales) ilişkilerini karakterize eden göstergeler (İşletme Stokları ve Satışlar (Business Inventories and Sales)) belirgin döngüsel dinamikleri nedeniyle faydalı kriterlerdir.
Bunların veri kaynakları, mal üreticileri, toptancılar ve perakendecilerdir.
Bunlar, üç gösterge şeklinde yayımlanır: stoklar, satışlar ve stoklara satış oranı (Inventories to Shipments Ratio – INSR), aylık olarak dayanıklı mallar verilerinin yayımlanmasından 6 iş günü sonra.
Enflasyon Göstergeleri (Inflation Indicators)
Enflasyon göstergeleri (Inflation Indicators), döviz piyasaları (Currency Markets) için önemleri açısından birkaç ekonomik göstergeye kıyaslanamaz.
Tacirler (Traders), merkez bankasının (Central Bank’s) anti-enflasyon aracı olan faiz oranlarını (Interest Rates) artırmasının döviz kuru (Exchange Rate) üzerinde güçlendirici bir faktör olarak etkisini yakından izlerler. Ayrıca, enflasyon oranı (Inflation Rate) faiz oranlarının (Interest Rates) gerçek değerlerini değiştirir.
Bu nedenle, hükümet tahvil piyasaları (Government Bond Markets) enflasyon verilerine (Inflation Data) çok duyarlıdır. Bunların çok büyük hacimleriyle, bu piyasaların hareketlerinden kaynaklanan nakit akışlarının yeniden dağıtımı kesinlikle döviz kurlarını (Exchange Rates) etkileyecektir.
Diğer göstergeler gibi, döviz piyasaları (Foreign Exchange Markets)‘nin enflasyon verilerine (Inflation Data) tepkisi, ilgili ekonominin bulunduğu iş döngüsü aşamasına bağlıdır.
Eğer büyüme aşamasında enflasyon (Inflation) belirtileri varsa, merkez banka (Central Bank) resmi faiz oranını (Interest Rate) hafifçe artırarak önleyici adım atabilir. Bu durumda, döviz piyasası (Foreign Exchange Market) açısından ana faktör, bu para birimi lehine artan faiz farkı (Interest Differential) olacaktır ve döviz kuru (Exchange Rate) yükselecektir. Tamamen farklı bir tepki ise, enflasyon (Inflation) iş döngüsünün en tepesinde hızlanmaya başladığında ortaya çıkar; ekonominin aşırı ısınması gerçek bir durgunluğu tehdit eder. Bu durumda, artan enflasyon (Inflation) nedeniyle merkez banka (Central Bank) faizi artırarak faaliyeti soğutmaya çalışacak, ancak piyasa tepkisi tam tersine dönecektir. Bu ekonomide bir durgunluğun önümüzde olduğunu fark eden tacirler, hisse senedi fiyatlarının (Stock Prices) düşmesi, yatırım hacminin (Investment Volume) azalması ve döviz ticareti sorunları (Foreign Trade Problems) ile ilişkili diğer varlıkları satmaya başlayacaklar, böylece para biriminin kuru düşecektir. Döviz piyasasının enflasyon verilerine (Inflation Data) tepkisinin bazı örnekleri kitapta sunulmuştur.
Enflasyonun (Inflation) ana göstergeleri tüm ülkelerde Tüketici Fiyat Endeksi (CPI) ve Üretici Fiyat Endeksi (PPI)‘dir.
Tüketici Fiyat Endeksi (CPI)
Tüketici Fiyat Endeksi (CPI), enflasyonun (Inflation) ana göstergesidir; sabit bir tüketici sepetinde yer alan malların ve hizmetlerin fiyat değişimini ölçer ve bu sepet, sabit talep gören mallar ve hizmetler (gıda, giyim, yakıt, ulaşım, sağlık hizmetleri vb.) içerir.
Tüketici fiyat endeksi (CPI) genellikle seçilmiş bir mal ve hizmet sepeti temelinde oluşturulur.
Eğer Pi (0), tüketici sepetindeki i’inci ürünün (hizmetin) belirli bir zamanda (baz dönem) fiyatı ve Pi (t), onun t zamanındaki fiyatı (“şimdi”) ve wi, tüketici sepetindeki belirli bir ürüne verilen ağırlıksa (tüm ağırlıkların toplamı 1’e eşittir), endeks şu şekilde hesaplanabilir:
I = wi × Pi(t) / Pi(0)
Tüketici sepetinin (Consumer Basket) bileşiminin seçimi kolay bir iş değildir ve belirli bir ülkenin tipik tüketilen malların bileşimini yansıtması gerektiği için özel istatistiksel çalışmalara dayanır; bu malların fiyat değişiklikleri, devam eden ekonomik süreçlerin yönünü gerçekten objektif bir şekilde göstermelidir.
CPI (Tüketici Fiyat Endeksi), aylık olarak yayımlanır, genellikle ayın onuncu iş gününde. Ana yayın formu, hem CPI hem de Çekirdek CPI (Core CPI) için önceki aydan itibaren değişim miktarıdır.
Genellikle, beklenen değerden 0.2 sapma, döviz piyasası (Foreign Exchange Market)‘nda fark edilir bir tepkiye yol açmak için yeterlidir.
CPI davranışının (CPI Behavior) ana özellikleri iş döngüsünde:
- – En büyük oynaklık (değişkenlik) gıda fiyatları ve enerji kaynakları için meydana gelir; fiyat oynaklığı mallar için (enerjinin katkısı %50’ye kadar çıkabilir) hizmetlere göre daha fazladır (hizmetlerde gıda ve enerjinin katkısı %6’yı geçmez);
- – Hizmet sektöründeki enflasyon, emtia piyasasındaki enflasyondan yaklaşık 6-9 ay geride kalır;
- – Enflasyonun kendi döngüsü vardır, genel ekonomik büyüme döngüsüne göre geride kalır.
Üretici Fiyat Endeksi (PPI)
Üretici Fiyat Endeksi (PPI), sabit ağırlıklarla, ulusal üreticilerin mallarını toptan seviyede sattıkları fiyatlardaki değişiklikleri izleyen bir endekstir.
PPI, üretimin tüm aşamalarını kapsar: hammaddeler, ara aşamalar, bitmiş ürünler ve tüm sektörler: sanayi, madencilik ve tarım. İthal malların fiyatları bu endekse dahil edilmez, ancak ithal hammaddeler ve bileşenlerin fiyatları aracılığıyla etkileşimde bulunurlar.
Bu nedenle, Tüketici Fiyat Endeksi (CPI)‘nden temel farkı, sadece malları kapsaması, hizmetleri değil ve bunların toptan satış seviyesindeki satışlarını kapsamasıdır.
ABD Üretici Fiyat Endeksi (Producer Price Index), 3.400 öğelik bir örneklemle 40.000 katılımcı temelinde oluşturulmuştur; endeksteki ana mal grubunun ağırlığı %24 gıda, %7 yakıt, %7 arabalar, %6 giyimdir.
Daha önce olduğu gibi: Çekirdek PPI (Core PPI) = (PPI GIDA & ENERJİ HARİÇ). Tüketici fiyatları her zaman yükselme eğilimindeyse, üretici fiyatları da oldukça belirgin düşüş dönemlerine sahip olabilir.
PPI, aylık olarak ayın onuncu iş gününde yayımlanır. PPI’nin (PPI) ekonomik döngüdeki tipik özellikleri:
- – CPI’den (Tüketici Fiyat Endeksi) daha oynak (gıdaların ve enerjinin yaklaşık %36’sı PPI’de, CPI’de ise yaklaşık %23’tür);
- – Genel ekonomik döngüye göre geride kalan kendi döngüsü vardır, CPI döngüsüne benzer;
- – PPI zirveleri (yıllık yüzde olarak ifade edilir) genellikle ekonomik faaliyetin genel zirvelerinden 3-6 ay sonra, ve dipler ise ekonomik faaliyetin diplerinden 9 ay sonra olur;
- – En sık, PPI ve CPI ekstremleri bir çeyrekte ulaşır ve çoğunlukla bir çeyrekten daha ileriye taşınmaz.
Uluslararası Ticaret
Döviz piyasasının (Foreign Exchange Market) işleyişi ve döviz kurlarının (Exchange Rates) dinamikleri, ticaret, kültürel değişimler, devletlerarası etkileşimler ve uluslararası yatırım alanlarında uluslararası işbirliğiyle yakından ilişkilidir.
Finansal terimlerle, belirli bir ülkenin küresel dünya yapısındaki yerinin yansıması, bu ülkenin sakinlerinin uluslararası finansal işlemlerinin sonucu olan ödemeler dengesi (Balance of Payments) ile ifade edilir.
Bu nedenle, Ödemeler Dengesi (Balance of Payments), tüm ana uluslararası etkileşim türlerinin oranını sabitler: uluslararası ticaret, sermaye akışları, uluslararası hizmetler (turizm vb.) ve devletlerarası uzlaşmalar.
Uzun vadede, belirli bir ülkenin rekabetçiliği, ulusal kaynakları, sanayi temeli, iş gücünün mesleki nitelikleri ve fiyat yapısı tarafından belirlenir.
Sonuçta, bu faktörler arasındaki ilişkinin belirsiz doğası ve mevcut siyasi gerçeklikler tarafından daha da karmaşık hale gelmesi, ödemeler dengesinin (Balance of Payments) kendisinin kısa vadeli döviz kurları (Exchange Rates) dinamikleriyle olan ilişkisinin öyle de açık olmadığını gösterir ki, analiz edilmesi tacire karar vermek için somut zemin sağlamaz.
Bu nedenle, döviz piyasası (Foreign Exchange Market) genellikle ödemeler dengesinin (Balance of Payments) ana bileşeni olan ticaret dengesi (Trade Balance)‘ne odaklanır.
Ticaret Dengesi (Trade Balance – Merchandise Trade Balance, TV), belirli bir ülkenin mallarının ihracatı ile ithalatı arasındaki farktır.
Ticaret dengesi (Trade Balance), ilk olarak, belirli bir ülkenin mallarının yurtdışındaki rekabetçiliğini yansıtır.
Bu, ulusal para biriminin döviz kuru (Exchange Rate) seviyesiyle yakından ilişkilidir çünkü ticaret dengesinin (Trade Balance) büyük pozitif değeri, pozitif dengesi (ithalatın ihracatı geçmesi) ülkeye yabancı para akışını ifade eder, bu da ulusal para biriminin döviz kurunu (Exchange Rate) artırır.
Ticaret dengesinin (Trade Balance) negatif değeri (ticaret açığı (Trade Deficit) – ithalatın ihracatı geçmesi), bu ülkenin mallarının yabancı pazarlarda düşük rekabetçiliğini ifade eder; bu, dış borcun artmasına ve ulusal para biriminin değer kaybetmesine yol açar.
Öte yandan, ulusal para biriminin döviz kuru (Exchange Rate) değişiklikleri, uluslararası ticaret sonuçlarını ve dolayısıyla ticaret dengesini (Trade Balance) etkiler.
Ulusal para biriminin döviz kuru düşükse (Low Exchange Rate), bu ülkenin malları yabancı pazarlarda rakiplerine karşı ek bir avantaj elde eder, bu da ihracatın artmasına yol açar. Tersine, ulusal para biriminin yükselmesi nedeniyle, ulusal malların yabancı pazarlardaki fiyatları artar ve bu da onların daha ucuz diğer ülkelerin malları tarafından yerlerinden edilmesine yol açar.
Bu nedenle, merkez bankalarının (Central Banks) ulusal para birimlerinin döviz kurlarını (Exchange Rates) düşürmek için yaptığı birçok eylem, tam olarak ulusal ihracatçılarına rekabet avantajı sağlama arzusundan kaynaklanmaktadır.
Ticaret dengesi verileri (Trade Balance Data) aylık olarak yayımlanır, genellikle ayın 3. haftasında.
Veri sunum biçimi, hem nominal hem de sabit fiyatlarda sezonluk olarak düzeltilmiş olarak yapılır. Ticaret sonuçları altı ana mal kategorisine (gıda, hammaddeler ve sanayi malzemeleri, tüketim malları, otomobiller, sermaye malları, diğer mallar) ve bireysel ülkelerle ticarete göre gruplanır.
Genellikle, döviz piyasası (Foreign Exchange Market), bir ülkenin bireysel ikili ticaret dengeleri yerine genel ticaret dengesine (Trade Balance) bakar.
Ancak bazı istisnalar vardır: ABD’nin Japonya ile olan ticaret dengesi (Trade Balance), geleneksel olarak büyük açığı ve bunun yarattığı siyasi sorunlar, ticaret yaptırımları vb. nedeniyle uzun süredir ayrı ayrı incelenmektedir.
Aslında, ticaret verilerinin bariz önemi rağmen, bunları döviz kurları (Exchange Rates) açısından yorumlamak doğrudan değildir. İhracat ve ithalat hacimleri, ekonomik önemi açısından eşit kabul edilmez.
İhracat, bir ülkenin ekonomik büyümesi üzerinde daha doğrudan bir etkiye sahiptir, bu nedenle finansal piyasalar ihracat verilerine daha fazla ağırlık verir. Öte yandan, ithalat artışı (Imports), güçlü iç tüketici talebini yansıtabilir veya örneğin hammadde stoklarındaki artış gibi nedenlerden kaynaklanabilir; bu durumda ekonomik sonuçlar farklı olacaktır.
Ticaret verilerine döviz piyasalarının (Foreign Exchange Markets) tepkilerindeki tutarsızlık, öncelikle piyasanın döviz kuru (Exchange Rate) hareketinin para politikacıları için özel bir öneme sahip olup olmadığı algısına dayanmaktadır. Eğer dolar, finansal otoritelerin odak noktasıysa, açılar arttıkça ve ihracat azaldıkça, piyasalar doların ihracatçıların sorunlarını hafifletmek için düşmesi gerektiğine karar verecektir.
Bu tür beklenen döviz kuru (Exchange Rate) hareketinin enflasyonist sonuçları, sabit getirili menkul kıymet piyasalarına (hükümet tahvilleri (Government Bonds)) katılımcılar için olumsuz olacaktır. Yatırım portföylerinin bileşiminin yeniden dağıtımı başlamışsa, bu da döviz kurunu (Exchange Rate) etkileyecektir.
Ancak dolar ve enflasyon şu anda para politikacılar için birincil endişe değilse, sadece ihracatın düşmüş olması birçok hisse senedini (ihracat şirketlerinin hisseleri) aşağı çekebilir ve tahvil fiyatlarını (Bond Prices) yükseltebilir. Böylece, aynı ekonomik veri doğrudan döviz piyasasında (Foreign Exchange Market) karşıt sonuçlara yol açabilir.
İstihdam İstatistikleri, İşgücü Piyasası
İşgücü piyasasının (Labor Market) durumu ekonomik süreçlerin gelişimindeki ana faktördür ve istihdam göstergeleri (Employment Indicators) ekonomik dinamiklerin en önemli göstergeleridir; bu nedenle döviz piyasaları (Currency Markets) her zaman çok dikkatle inceler.
İstihdamın (Employment) analizi, ekonomik olarak gelişmiş ülkelerde sosyo-ekonomik istatistiklerin acil bir görevidir; ABD’de, başka hiçbir yerde olmadığı gibi, detaylı bir gösterge yapısına sahiptir ve hükümet bu verilerin toplanması ve analizine önemli miktarda para harcar.
Döviz piyasası tacirleri (Foreign Exchange Market Traders), ana istihdam göstergelerini dikkatle izlerler: işsizlik oranı (Unemployment Rate), sanayi sektöründeki istihdam (Employment in the Manufacturing Sector), ortalama kazançlar (Average Earnings), çalışma haftası uzunluğu (Length of the Working Week) vb. Ekonominin durgunluktan toparlanmaya veya tam tersine geçiş aşamalarında istihdam verileri, döviz piyasaları (Foreign Exchange Markets) için özellikle önemlidir.
Burada, bazı istihdam göstergelerine (Employment Indicators) ve bunların ekonomik döngüdeki davranışlarını yorumlamanın temel kurallarına bakacağız.
ABD istatistiklerinde istihdam seviyesini belirlemek için iki bağımsız özellik ölçülür: çiftlik dışı bordro verilerine dayalı kurulan istihdam göstergesi;
kişisel anket sonuçlarına dayalı serbest istihdam göstergesi (Self-Employment Indicator) (hanehalkı istihdamı), sivil nüfus arasında (tarım işçileri ve özel girişimciler dahil) kişisel bir anketin sonuçlarına dayanır (örneklem 60.000 kişi olup, bir sonraki ay için değişmez) ve bir çalışan şu şekilde kabul edilir:
- a) bu hafta maaş aldı veya kendi işinde çalışıyordu (serbest);
- b) geçerli bir nedenle (hastalık, tatil, iş anlaşmazlığı) çalışmadı ancak bir işi/işi vardı.
İşsiz kişi (Unemployed Person), önceki dört hafta içinde iş bulmaya çalışan biri olarak kabul edilir.
Bordro göstergesi iş sayısını ölçerken, hanehalkı göstergesi çalışan kişi sayısını ölçer. Uzun vadeli dinamikleri birbiriyle örtüşür, ancak kısa vadede hatta ters yönde hareket edebilirler.
İşsizlik oranı (UNR – Unemployment Rate), oran olarak hesaplanır.
UNR = (LF – EF) / LF
Burada LF (Labor Force), İşgücü (Labor Force), ve EF (Employed Force), Çalışan Güç (Employed Force) sayısıdır.
Diğer Bölümleri Okuyabilirsiniz
Forex Yeni Başlayanlar için Bölüm 4: Temel Analiz, Kurlar
TEMEL FOREX PAZARI ANALİZİ Bugün döviz ticareti çok yaygın bir faaliyete dönüşmüştür: küresel FOREX (FOREX – Dış Ticaret) piyasasının günlük cirosu yaklaşık iki trilyon dolara ulaşır ve tüm işlemlerin en az %80’i spekülatif işlemlerdir […]
Forex Yeni Başlayanlar için Bölüm 6: Tüketici Talep Göstergeleri
Tüketici talep göstergeleri, Konut inşası ve konut pazarı, Tüketici güven endeksleri, Kamyon ve araba satışları, İş döngüsü göstergeleri
This post is also available in: English Українська Portuguese Español Deutsch Chinese Русский Français Italiano Türkçe 日本語 한국어